Nerden çıktın karşıma!
Acı çektirme artık bana.
Yıllardır özlemini duyduğum tüm duygular,
Acı veriyor artık bana...
Öpme beni dayanamam,
Kırılırım anlatamam,
Unutmak bu kadar kolay mı?
Sevmek mi sevilmek mi zordur,
Bu sevginin bedeli bu mu?
Kır kalbimi hak ettim bunu...
Bαkαrsαm eğer bir gün bαşkα ßirine
kαrşımα çık olur mu .?
Aldαnırsαm sαhte gülüşlere
αklımα gelen sen ol olur mu .?
Oynαrsαlαr gönlümle bir gün
korumαk için meleğim ol olur mu .?
Kαptırırsαm kαlbimi bir bαşkαsınα
Söküp αtαn sen ol olur mu .?
CLuP_ChOcUq
Grup TRİP/Dayanamam . .
Şerefine Değil ŞerefsizLiğine(TRİPKOLİC)
Bumuydu bizim bitmez aşkımız
ah yanar kalbim ellerinde
yok bir çare gel gitme
aşkımızı terketme
öldüm ben aşkımdan
yok bir çare gel gitme
hayatımda görmedim ben
böyle sevme terketme
hayatımda tanımadım ben senin gibi
saadet olmaz gönüllerde
yaşanır sevgilerde
saltanatın belinde
mızrak kalbimde
içtim yine sevgilim sana
şerefine değil şerefsizliğine
eğildin yine ölümlü gözlerim yaş doldu
ne olur gitme
bumuydu bizim bitmez aşkımız
ah yanar kalbim ellerinde
yok bir çare gel gitme
aşkımızı terketme
öldüm ben aşkımdan
yok bir çare gel gitme
hayatımda görmedim ben
böyle sevme terketme
yok cebimde ellerim
yok yine ben sensizim
yokluğunsa derbeder
yalnız seni özledim
ahh gözlerimde tek bir damla kaldıben sefil
gittiğinde öldüm yarim
bilmesende dost kesil
sus ve dinle
son dört var
kaderdede dert var
sahte gülüşlerse zarar
hergün aynı sahne oynar
kandırılır insan ve yalan dolu hayatlar
gözleriyse yaş dolar
şimdi otur ağla yar
bumuydu bizim bitmez aşkımız
ah yanar kalbim ellerinde
yok bir çare gel gitme
aşkımızı terketme
öldüm ben aşkımdan
yok bir çare gel gitme
hayatımda görmedim ben
böyle sevme terketme
sensizlikde var kalbimde var evet var
melonkolik düşlerimiz içimizdeki sorular
ellerimde yalnızlığı oynuyor bu aralar
anlamadımki bir neden gelir dünya bana dar
benmiyim senmisin yoksa hayatmı suçlu
sevenlerin dünyasına adeta gölge oldu
durmadan vurdu kurdu kahpe oyununu
yoruldu bu beden bana görülen buydu
bumuydu bizim bitmez aşkımız
ah yanar kalbim ellerinde
yok bir çare gel gitme
aşkımızı terketme
öldüm ben aşkımdan
yok bir çare gel gitme
hayatımda görmedim ben
böyle sevme terketme. . .
Akkan/DuyguLarım Tercüman. .
Dumanımı çektim ufkum açıldı
Yüreğim duygusala bağladı
Gözler doldu kalbim ağladı
Böyle olmaması lazımdı
~~~~
1 mart akşamı aklıma geldin
Herşeyden çok seni özledim
Ne yapsam artık koymuyo
Bu yaralı kalbim inan söz dinlemıyo
~~~~
Gözümde bi perde vardı kalktı
Yüreğim bunları anlattı
Ve AKKAN gerçekleri yazdı
Bu satırlar bana çok anlamlı
~~~~
Sana ise anlamsız gelebilir
Dinleme sil beni boşver gitsin
Benden uzaklara belki birgün
Belki birgün özlersin.!
~~~~
Duygularıma tercüman bu parça
Sen oldun beni küstüren aşka
Sitem ettim sana bu satırlarda
Karanlık bi dünyada
~~~~
Ve onca geçen ayların ardından
Gördüm birden birden karşımda
İnanamadım ben hayrete düştüm
Benim aşkım bitti yeni gördüm
~~~~
Oysaki herşey çok guzelken
İki yabancı olduk birden
Büyük umutla gelmiştim sana ben
Herşey çok güzel olacak derken
~~~~
Ağlamadım kalbimi kine boğdum
Artık bunalıma dayanamaz oldum
Yılmadın canımı çıkartmaktan
Her gece bıktım uykusuzluktan
~~~~
Çeneni kapat şimdi beni dinle
İçime attım ama bu kadarı fazla
Beni bırak dedim bırakmadın
Şimdi senin açık olsun şansın
~~~~
Kalbim sağır duyamamki bağırsan
Seven kalp bazen aşkını saklar
İçimi döksem için yancak bilirim
İnadıma üstüme geliyor duvarlar
~~~~
Ne halim varsa gördüm
Erken daha derken yaşadık ayrılığı
Sen ordasın ben burda bi yanda
Yokluğunu düşündüm yine olmadı
~~~~
Anlamadın beni anlatamadım
Yüzüne karşı hiç konuşamadım
Düşündüm seni alışamadım
Bu seferki gidişine karışamadım
~~~~
Varsa gücün seni benden kopart
Karala adımı sayfamızı kapat
Sanma sakın sana haykırırım
Duracaksan düzelt beni tükendi sabrım
~~~~
Benim yolum var cehenneme kadar
İçimi acıtcaksın gidene kadar
Arama bulama bi daha beni sorma
Boşver takma unut hatırlama
~~~~
Ben daha çok şey öğreticektim
Sen bana çok şey öğretecektin
Şimdi ben ölmeyi öğrendim
Sen gülmeyi bensiz öğreneceksin. . .
Beraat KandiLiniz Mübarek Olsun. .
Beraat Kandili İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının on beşinci gecesi Beraat gecesidir. Esasında Kandil Geceleri Hz. Peygamber`in uygulamasında yoktur. H.3. asırdan itibaren mistik çevrelerde kutlanmaya başlanmış ve II. Selim`den itibaren minarelerde kandil yakılmasıyla kandil adını almıştır.
Beraat Kandili İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının on beşinci gecesi Beraat gecesidir. Esasında Kandil Geceleri Hz. Peygamber'in uygulamasında yoktur. H.3. asırdan itibaren mistik çevrelerde kutlanmaya başlanmış ve II. Selim'den itibaren minarelerde kandil yakılmasıyla kandil adını almıştır. Aslı "Berâettir." Beraat sözlükte, "bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak" demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir. Müslümanlar bu geceyi ibadet ve taatle geçirmenin pek çok sevabı ve feyzi olduğuna inanır. Bu konuda Resul-u Ekrem şöyle buyurmuştur: ''"Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (on beşinci günü) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu? buyurur."'' (İbn Mâce) Ayrıca, Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir gecesinde ise Peygamberimize ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denir.
KandiLiniz Mübarek OLsun. .
MİRAÇ KANDİLİ
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
Miraç nasıl oldu?
Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.
Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.
Süleyman Çelebi'nin dediği gibi
“Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.
Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.
Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.
Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.
Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:
“Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”
Bunun üzerine müşrikler:
“Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.
O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı.